2 Nisan 2013 Salı

Sanat Küçük Kalplere Dokunuyor

Sanat, tıp ve iş dünyası, kalp hastası çocuklar için el ele veriyor. Ünlü ressam Renée Niklan’ın 17 eseri, 10-14 Nisan tarihlerinde Ekavart Gallery’de sergileniyor. Ekavart Gallery nerede diyenlere, işte adres:  The Ritz-Carlton Hotel, Süzer Plaza, No: 15, Gümüşsuyu-İstanbul. Sergi, çarşamba-cuma günleri 11.00-18.30, cumartesi günü ise 12.00-18.30 saatleri arasında gezilebilir.

Bu serginin diğerlerinden farkı ne derseniz, salt bir resim sergisi olmanın ötesinde bir kurumsal sosyal sorumluluk projesi niteliği taşıdığını söyleyebiliriz. Sergideki eserlerin satışından elde edilecek gelirin tamamı, gelişmekte olan ülkelerde doğuştan ya da sonradan kalp hastası olan çocukların tedavi edilmesi için kullanılacak. Tedavileri, bu işe gönül vermiş bir avuç tıp insanının kurduğu Herkes İçin Kalp Derneği (www.cptg.ch) gerçekleştirecek. Dernek, modern tıbbın sunduğu olanaklardan yararlanamayan bu çocukların İsviçre’de ya da kendi ülkelerinde ücretsiz tedavi olmalarını sağlıyor.

Ne yazık ki, gelişmekte olan ülkelerde her yıl yaklaşık 2 milyon çocuk kalp bozukluklarıyla doğuyor ve bu çocukların yarısı maddi kaynak veya sağlık sektöründeki insan kaynağı yetersizliği nedeniyle ilk iki yıl içinde yaşamını yitiriyor. Bu ülkelerde açık kalp ameliyatı olmayı bekleyen çocukların sayısı ise 8 milyonu buluyor.

Herkes İçin Kalp Derneği’nin kurucusu Ord. Prof. Dr. Afksendiyos Kalangos. Kalangos, iki kez Nobel Tıp Ödülü’ne aday gösterilmiş bir kalp cerrahı. Bu alanda 14 ayrı teknik geliştirmiş. Son 100 yılın en iyi cerrahlarından biri olarak tanınıyor. Ayrıca, dünyanın en prestijli tıp ödüllerinden Fransız Tıp Akademisi Ödülü’ne sahip.

Sergi, Alvimedica’nın sponsorluğunda gerçekleştirilecek. Alvimedica Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Alaton, hayır amaçlı bu tür etkinliklere özel önem veriyor ve Herkes İçin Kalp Derneği’ni yürekten destekliyor.

Niklan’ın mutluluk, umut ve sevgi mesajları içeren eserlerinden oluşan  “Sanat Küçük Kalplere Dokunuyor” temalı sergisini mutlaka görün. Gidemem diyorsanız, sergiyi Türkiye’nin ilk online sanat televizyonu www.ekavart.tv’de de izleyebilirsiniz. Resimler, yüreğinizi ısıtacak…

Hem dernek hem de sergi hakkında şuradan bilgi alabilirsiniz: http://alvimedica.com/hearts-for-all/tr/

Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.

18 Aralık 2012 Salı

Eveet tarif tarif dediniz, alin size bir tarif:))

Her telden dedik ya, illahaki hepsinden birseyler koymak lazim, degil mi?

Blogunda birbirinden leziz yemek tarifleri veren cok sevgili blogger Hanimlara saygilarimi iletiyorum oncelikle. Hakikaten kolay is degilmis bu, tarifi bul, malzemeyi tedarik et, kosullari hazirla, yeterince motive ol, bir de ustune fotograflarini cek. Bitmedi bir de tarifi yaz, paylas, fotolari eklee, amaaaaan sistim ayol :)

Baslamadan vaz mi gecsem acaba, hay allah heveslendirdim de simdi sizi. Neyse, basladigim isi bitirme azmim sayesinde devam ediyorum, panik yok. Zaten bu tarif kucuk hanim'in okul projesini hazirlamak maksadiyla edinilip, fotolu uygulama olarak hazirlanacakti, bu bahaneyle bir tasla iki kus vurmus olduk:)))

Gelelim tarifimize "Elmali Tart", eee biz biliyoruz onu demeyin pesinen, bu bilmediginiz bir cesidi olabilir. Bastan soyleyeyim o butun butun elmalarin uzerine yapilmis muhtesem parlakliktaki kafesli goruntu canlanmasin gozlerinizde. Amaan, ben de bi tarif verecegim amma uzattim lafi.

SEF DEFNE'nin ellerinden ELMALI TART (TEYZOSUN TARIFI)



Iste Malzemeler
1 adet yumurta
1 er paket vanilya ve kabartma tozu
3 su bardagi un
2 cay bardagi seker (1'i elmasina 1'i hamuruna)
4 adet sulusundan guzel Elma
1 tatli kasigi tarcin
1 paket margarin
arzuya gore (bu lafada ne gulerim nedense, arzu kimse di mi :P) dovulmus ceviz
Tart kalibi ya da borcam, kasmayin yani evde ne varsa

Yapilisi

Oda sicakliginda yumusamis margarin, 1 cay bardagi seker, 3 su bardagi un, 1 yumurta, kabartma tozu ve vanilya bir kabin icerisinde guzel bir hamur oluncaya kadar yogurulur.
yogurulan hamurdan bir portakal buyuklugunde ayrilarak strec filme sarilir ve  buzluga atilir.

Baska bir kaba, yikanip kabuklari soyulmus 4 adet elma rendelenir, uzerine 1 cay bardagi seker, tarcin ve cevi katilip karistirilir

Bu esnada dinlenmis olan hamur, tarti yapacaginiz kabin tabanina gore elle ya da merdane yardimiyla sekillendirilip yerlestirilir.
Daha sonra iyice harmanlanmis olan elmali karisim hamurun uzerini kaplayacak sekilde dosenir. Kapta kalan fazla sularini atmayin sakin muthis lezzetli bir elma suyu konsantresi olarak damak tadiniza gore sulandirip tuketebilirsiniz.

Buzlukta bekleyen hamurunuzu tartin en ust katina esit sekilde yayilacak bicimde rendeleyin. Evet yanlis duymadiniz kasar peynir rendeler gibi, goruntu pek hosunuza girmese de pisince lezzzizz:)

Onceden isittiginiz 180 derecedeki firininizda 50 dk kadar ( uzeri kizarincaya kadar) pisiriniz.

Kis gunlerinde Tarcin ve Elma birlesimi gercekten de dayanilmaz oluyor. Bu guzel tarif icin sevgili Ablam Cigdem Cetingoz' e tesekkur ediyor, kendisinin ki kadar lezzetli olmasa da fena olmadi diyerek, ekmek ve firin kombinasyonu diyorum :))))))






Afiyet Olsun

Sebnem









9 Aralık 2012 Pazar

Cekim yasasi!

Gel de inanma!

Hepiniz su cekim yasasi mevzuundan iyi kotu haberdarsinizdir eminim. Bir donem, cok populerken benim de "Secret" okumuslugum vardir. Her neyse, iyi, guzel, hos da neden olumsuzluklarla karsilasinca basarili oldugumu dusunuyorum da, olumlu olanlari bu yasayla bagdastiramiyorum bilemedim dogrusu.

Gelelim yazinin musebbibi konumuza, kisaca soyleyeyim "bir hafta cagirdim, oldu!". Nedir?, dediginizi duyar gibiyim. Efendim bu aralar calisma hayatina hizli bir geri donus yapmamla beraber zavalli beynim "overload / asiri yukleme"ye maruz kaldigindan, komut karmasasi yasamaktayim. Yaklasik bir haftadir, paranoyak bir bicimde anahtarimi unutarak disari ciktigima dair bir takintim vardi. Bunu oyle kuvvetli bir sekilde yasiyordum ki, sonunda olacagi belliydi!

Belliydi belli olmasina da canim bari Pazar gunu olmayaydi! Neden diyenlere hemen cevap geliyor, cilingir tarifesi ?!! Tataaaam, valla ben boyle bir uygulama olacagini hic dusunmemistim. Arkadas biz birkac ay once de bu duruma dusmustuk, 20 tl verdik oldu bitti. 40 tl nedir yahu? Allah sizi inandirsin salise surmedi kapiyi acmasi, bakin dikkatinizi cekiyorum saniye degil, salise!

Bir de ne ogreneyim a dostlar, bunun gece tarifesi, geceyarisindan sonra tarifesi ve hafta sonu kombinasyonlari da mevcutmus. Anlayacaginiz tarife 100 tl'ye variyormus. Bu kadar gerekli bilgi ve biraz icine oturma (kibarca soyluyorum) duygusuyla gecikmeli pazar gezimize gitmeyi basardik ama pes dedim yani. Yahu bir hafta bu kadar inanarak baska birsey cagirsam demek ki o da gelecekmis vesselam. Olan bizim "tuketim cilginligina kendimizi esir etmeyelim, alisveris merkezine gidip bir ton gereksiz para harcayacagimiza Koc Muzesine gideriz, cocukta biz de degisik bir yer gormus oluruz, paramizda cebimizde kalir" hesabina oldu. Yani anlayacaginiz evdeki hesap yine carsiya uymadi gitti.

Kissadan hisse,
  1. cekim yasasina dikkat ediniz! Neyi cagirip, neyi cagirmayacaginiz. ona ne kadar inadiginizla dogru orantida soylemi bu vakada gordugunuz gibi inanilasi.
  2. anahtarinizi kapida unutarak evden cikma olasiliginiz var ise mumkunse hafta ici gunduz unutmaya calisiniz.
  3. atasozlerimizi dikkate aliniz, hakikaten evdeki hesaplar carsiya uymuyor. ya hesap yapmayiniz, ya da yapacaksaniz fazla kasmayiniz, zira olmuyor :)
  4. tum olumsuzluklara ragmen, cocugu alisveris merkezi yerine daha faydali olabilecek yerlere, mumkunse acik havada bir yerlere goturmeye gayret ediniz. ( Bunu da sevgili Disney Anaokulu sahibesi Oya Hanim sayesinde bugun degerli onerilerini dinleyebilme sansina eristigim Prof. Dr. Gelengul Haktanir'in altin onerisi olarak sizlerle paylasmak istedim.)
Herkese Sevgiler,
Sebnem

fotograf, bafracilingir.com sitesinden alinmistir.

20 Nisan 2012 Cuma

120m2'de dunyayi dolasmak...

Telaslanmayin, henuz astral seyahat yapmayi basarabilmis degilim. Sanal alemden bahsediyorum elbet:)) Ama gercekten su astral seyahat mevzusunu oldum olasi merak etmis ve yapilabilirligine inanmak istemisimdir.

Neyse bugunku konumuz astral degil sanal seyahat efenim, begenmeyen sessizce cikabilir, lutfen kapiyi kapatiniz:P

Facebook ne zaman basladi tam emin degilim ama ben 2007'den beri zaman zaman hergun, siklikla gun asiri bazen haftada bir en kotu 10 gunde bir filan gezerim. Pek yazmam, cok okurum, uzak diyarlardaki dostlar ve akrabalarla filan fotolar yoluyla hasret giderir ic daralmasi kivamina gelince kapativeririm. Derken bir sure once Twitter'a hizli bi gecis yaptim, oradaki ozgurlukhissi ilk baslarda hosuma gitti filan derken magazin programi tadinda unluleri takip etmeye basladigimi farkedince derhal bunyemi olaydan sogutarak kendimi hobilere ve uretmeye adadim. Bu sure zarfinda bircok blog takip etmeye basladim. Birseyler uretmeye basladikca insanin bol bol ilham kaynagina ihtiyaci oluyor takdir edersinizki.

Uzatmayalim; ilham arastirmasi bir sure sonra benim icin dunyanin cesitli yerlerinde siradan insanlarin hayatlarina konuk olma imkani yaratti. Derken kendimi ETSY ve Pinterest'e uye olmus buldum. Buralari incelemek, o sayfalarda renklerin arasinda kaybolmak bana inanilmaz iyi geldi acikcasi. Ayrica bloglar inanilmaz, ben bu blog meselesine hic bu gozle bakmamistim. Mutlaka blog deryasinda biraz kaybolun derim, eminin herkesin ilgi alanina hitap eden bir veya binlerce blog vardir. Ustelik yabanci dil  bilmenizde sart degil bu seyahatinizde; pek cogunuzun bildigini bildigim google translate iyi bir yardimci.

Iste ben de butun bu sanal gezinin sonucunda her aksam kendimi 120m2'nin (rakam afakidir:D ) icinde dunyanin dortbir yanindan insanlarin urettikleri, begendikleri, yedikleri, gezdikleri vs. ve tum bunlarin uzerine paylastiklari yorumlari okuma, kimi zaman kendini tutamayip olaya dahil olma  halinde buldum. En cok hosuma giden de her iki sitede ve yuzlerce blogda sizinle ayni begeni ve zevklere sahip insanlari kesfetmek, ruhunuza dokunan hos birkac tasarim veya fotografla heyecanlanmak oldu. Oyleki ETSY'de mesela kendi sanat galerinizin kuratoru olup binlerce sanatcinin urunleri icinden belirlediginiz konsepte gore kendi serginizi bile olusturabiliyor ve insanlarin begenisine sunabiliyorsunuz. Hem de o 120 m2'nin icindeki yumusak kanapeden bir gidim kipirdamadan:))

Butun bunlarin sonunda gercekten kendimi bir astral seyahate cikmis gibi hissediyor olmam bu duygumu paylasmaya itti beni. Eger sizde benim gibi face mace vs. tum bu zirvalamalardan sikildiysaniz  birakin artik su bayat facebook paylasimlarini, kaynagi belirsiz twitter aforizmalarini sizde kendinize renkli bir pencere acin bence.

PS: Facebook ve Twitter'i yazilarimi paylasmak uzere kullanmaya devam edecegim icin uzgunum:(

Iyi seyahatler...

http://pinterest.com/sebnemty/

http://www.etsy.com/treasury/MjAyMDk1Njd8MjcyMDE0MDQ3MQ/oh-la-la-spring?index=0


8 Nisan 2012 Pazar

Nihayet bahar geldi:))

Herkesin sabirsizlikla bekledigini saniyorum, nihayet geldi bahar:))

Beni taniyanlar bilir Mart ayini hic sevmem; sebebi cok sevdigim Babacigimi aci bir Mart gununde kaybetmis olmamdir. 1 Mart dedimi bana bir haller olur aniden depresiflesir surekli dokunsan aglayacakmis tadinda dolasirim ortalarda, Nisan'i iple cekerim acikcasi. Bu Mart'ta aynen boyle gecti benim icin. Kabuguma cekildim, kustum, bir kez daha kirildim adeta. Kimseyi istemedim, aylardir arastirip pesinde kosturdugum hobilerime elimi bile surmek istemedim. Yaraticilik 0, uretim 1 karne fenaydi anlayacaginiz.

Ama neyseki Nisan geldi:))) Ve Bahar sonunda; gozyaslari silindi, toparlanildi, depresyondan cikildi inadina uretme ve yaraticilik modu devreye sokuldu... Ve tabii bahar temizligi biraz da.

Gercekten Nisan ayini ve bahari hep bir ayri sevmisimdir; dunyaya geldigim ay oldugundan mutevveli baharin tadina doyulmaz havasi, mis gibi kokan taza cicekler, tatli ilik yagmurlar hep yeniden doguyormusum hissi uyandirir bende. Iste bu coskuyla yeni bir sayfa daha acarim hayatima, yeni yasimi karsilamaya hazirlanir, bir yas daha yaslanmanin olgunlugunu sindirmeye calisirim. Hatta soyle soyleyebilirim benim icin Nisan "Yeni Yil" gibidir utanmasam cam agacimi bile kurasim gelir.

Yok artik abarttin diyenler vardir eminim:) Olsun, abartasim geldi demek ki:))

En cok da saatlerin ileri alinmasina sevinirim, gun isigi ne kadar uzarsa gun bir o kadar daha uzamis gibi gelir bana. Su kisliklari kaldirip yazliklari cikarma olayida ayri bir seramonidir; unuttugunuz bir tshirtunuzu bulmak kaybettiginiz bir arkadasiniza yeniden kavusma hissi uyandirir hatta. Ah bir de o sebzeler ve meyveler; off ne cok ozlemisizdir onlari. Canim erigim benim, kirmizim cilegim, mis kokulu salataligim citirim yesilim. Ohh vallahi yazarken dahi icim acildi, hele bir de guzel bir semt pazariniz varsa yakinlarinizda ilk bahar sersemligiyle ondan bir kilo, sundan yarim kilo derken butun bir haftaya yetecek sebze meyve stoguyla bulursunuz kendinizi evde. Belirtmeden gecemiyecegim ozellikle genc arkadaslara soylemek isterim ki merak etmeyiniz o hic begenmediginiz guzelim enginar hatta bakla ile belli bir yastan sonra hele de kendiniz pisirmeye paslayip biraz da ovgu aldinizmi cok harika bir iliski kurmaya basliyorsunuz:) O yuzden ilk denemelerinizi mumkun olan en erken yaslarinizda yapiniz cunku daha sonra vay ben bunu neden yillardir yemiyormusum duygusu aci veriyor sonrasinda:) Gercekten de leziz pismis bir zeytinyagli enginarli baklanin tadini ne cok ozledigimi gecen gunlerde farkettim hem de bol dere otlusundan. Ilgisini cekip de pisirmesini bilmeyenlere seve seve tarif verilir:))

Ne cok gulucuk koymusum yazima, iste gordunuz degil mi su kisacik yazida bile bahar coskum, yeni yilim, Nisan'im nasil da mutlu etmis beni.

Bu vesile ile herkesin bahar bayramlarini nevruz, paskalya vs. adi her ne ise kutluyorum. Mutluluklarimizin artarak devam etmesini ve onu sevdiklerimlerimizle paylastigimiz guzel gunleri kucaklamayi diliyorum hepimize...

19 Şubat 2012 Pazar

Hangi konuda yazmali ona bile karar veremiyorum yaw:))

Kararsizlik.

Ne fena birseymis yahu. Ben eskiden de boylemiydim bilmiyorum ya da farkinda degildim galiba. Su anda nihayet saatlerdir hatta gunlerdir ne uzerine yazmaliyim acaba diye dusunmenin neticesi olarak sonunda bu "kararsiz" olma durumu uzerine yazmaya karar verdim...

Soyle bir dusundum de ben hakikaten uzun zamandir o kadar cok seyi birden yapmak istiyorum ki ama sonunda bir bakiyorum bir anda daha cok yapmak istedigim baska birseyi farkedip az oncekinden vazgecmisim. Bu durum artik gercekten de biraz tatsiz olmaya basladi. Ben de sonunda sebeplerini irdelemeye basladim. Iste bu sebepleri asagida siralayacagim...

1) 2,5 yasinda bir kizim var ve ben bu son 3 yil icerisinde ancak 6 aydir kendime ayiracak biraz vakit bulmaya basladim. Bu nedenle son birkac aya nadas'ta gecirilmis surenin ardindan gelen zaman dilimi diyebiliriz sanirim.

2)Ilk defa bu kadar uzun suredir (yukarida bahsi gecen 3 yil) calisma hayatindan uzak kalmanin verdigi bir enerji birikiminin patlamasi da olmali.

3) Zamanin cok hizli gectigini onumdeki somut ornekle daha iyi anlamis olmam. Kucuk kizimdan bahsediyorum dogal olarak, cunku daha 1 yil oncesine kadar zar zor yuruyordu simdi adam akilli muhabbet ediyoruz neredeyse.

4)Bir de yillardir ertelenmis hep yapmak istedigim birtakim seyler var, ee bu patlamanin gaziyla onlarda tozlu raflardan cikarak listedeki yerlerini almaya calsiyorlar.

5)Kisisel basari oykulerine cok sIk rastlamaya basladim, icimdeki "neden olmasin"i harekete gecirdi bunlar. Sozgelimi Okan Bayulgen'in vasitasiyla tanidigim bazi bloggerlar, sosyal medya'da basarili islere imza atmis kisiler vs.

6)Yine adini anmadan gecemiyecegim Okan Bayulgen'in programlari sayesinde ve hatta program sarkisinin sozleriyle bile bende bir farkindalik uyandi. Daha fazla arastirmaya, daha fazla uretmeye calismaya basladim.

7)Bircok insanin yine benzer sekilde hobilerini maddi olarak da kazanc elde edebilecekleri konuma tasimalari etkiledi beni ve ben neler uretebilirim, elimden ne gelir diye sorgulamaya basladim.

Aslinda listeye yazacak daha cok madde var ama daha fazla uzatmak istemiyorum cunku sanirim ana hatlariyla bunlar gecerli sebepler gibi gorunuyor.

Sunu soylemeliyim ki butun bu yazdiklarimi soyle bir zihnimde toparladigimda bunlarin birazda Anne olduktan sonra bir Kadin'in dogal gelisim evrelerinin bir parcasi oldugunu da algilamaya basladim. Sanirim butun kadinlar ya da bircogu diyelim boyle bir ben neydim, ne oldum, ne olacam evresi geciriyorlar. Kimisi ait oldugu sosyokulturel yapiya da bagli olarak bu evrimi sosyal hayatinda da farkedilir kiliyor kimise de bu anlamlandiramadigi icsel dalgalanmayi tabiri caizse icinde patlatiyor.

Netice itibariyla bu evrimlesme halinin bendenizin bunyesindeki yansimalari iste su yukarida uzerinde durdugum "Karasizlik" olgusu halinde vucut buluyor. Aslinda farkediyorum ki bu olgu benim bunyemde bir dinamo gibi isliyor bu gunlerde ve iste bu yazi gibi baslarken sonunu bilmedigim hatta konunun buralara gelmesiyle bana bile surprizler yaratacak nukteler olarak yerini aliyor her gunumde.

Sanirim uzun vadeli dogru kararlar alabilmek icin bu kararsizlik evresinin tadini cikarmak lazim; biraz ondan biraz bundan ruh beslenir elbet doyar bir yerde...

23 Ocak 2012 Pazartesi

Yalnizligin Y hali?!

"Bu da ne demek?" dediginizi duyar gibiyim; cevap fazlasiyla dogaclama...

Az once twitter'da dolanirken okanbayulgen'in takipcileriyle bu haftasonu "yalnizlar" konusu uzerine bir program yapmakla ilgili paylasimlarini okurken hah dedim iste benim icin birseyler karalamaya degecek bir konu basligi dogdu.

Peki nedir bu yalnizlik? Sadece fiziksel olarak yalniz olma halini mi kapsar, yoksa baska hal ve durumlari da var midir?

Bence en buyuk yalnizlik insanin kendisini kocaman kalabaliklarin icinde yapayalniz hissettigi anlardir. Iste ben buna kendimce biraz once dogaclayaraktan "yalnizligin Y hali" demeyi uygun buldum. Mesela; ait olmadiginizi dusundugunuz bir toplulugun icerisinde bulundugunuz anda kendinizi aslinda ne kadar da yalniz hisseder ve ne kadar hizl bir sekilde oradan kacmak istersiniz. Sanirim bu duyguyu bircogunuz hissetmissinizdir. Bu tipki bir tatli su baliginin denize dusmesi gibi biseydir bence.

Ya da mesela soyle ergenlik ilk genclik yaslariniza donun, hepiniz ne kadar da ait degilsinizdir yasadiginiz eve, okula, sehire, ulkeye ve hatta dunyaya. Hatirliyorumda belki size cok fantastik gelecek ama zaman zaman uzaylilar varsa gercekten gelip beni kacirsalar hic fena olmaz diye dusunurdum o zamanlar. Kimse sizi anlamaz cunku o yaslarda, hele ki sadece kendinize saklamak istediginiz duygulariniz varsa o yalnizlik buyuuur buyuuur buyuuuur. Bir kulaklik, on sarki, biraz mendil ve bir yastik yeter size belki de.

Zaten insan bence encok "beni anlamiyosunuz yaaa" diye soylenmeye basladigi zaman yalniz hisseder kendini...Hatta bunun icin tek olmaya gerekte yoktur bence, toplumlar da anlasilmadiklari zaman yanliz kalmazlar mi cogu zaman. Ya da en azindan yalniz hissetmezler mi seslerini duyuramadiklari zaman. Iste bu kalabaliklar ulkemde ne de coktur oyle degil mi. Oysa ki onlar kocaman topluluklardir filancalar, falancalar, yuruyusler, yazilar, anmalar, protestolar, alkislar ama bir yerde heeep yalnizlar....